İzleyiciler

28 Haziran 2012 Perşembe

Ne istediğimi bilmeyi isterdim




Tutarlı ve istikrarlı olduğumu söylüyorum son 5-6 aydır fakat bundan eser göremiyorum. 
Belki de daha uzun zamandır...

İşe odaklandığım zaman gözüm bir şey göremiyor. İsteklerimi sayfalarca sıralayan ben, hayatımı kısıtlamaya başlıyorum. İçmeli sıçmalı programların eğlenceli elemanı olan ben, artık 01:00 civarı esnemeye ve "eve gidelim yeaa" diye huysuzlanmaya başlıyorum. Eve gidince de, öyle uykum falan açılmıyor. Devrilip yatıyorum. Bu nedenle programlarımı, bahçeli huzurlu yerlerden yapıyorum. Havuza falan gidiyoruz. Bronzlaşmak için yoğun çaba sarf ediyorum. Havuz + solaryum şeklinde... Fakat 2009dan beri güneş görmeyen süt mısır tenim, direniyor yanmamak için. Canım sıkılıyor haliyle... Yapacaklar sınırlı.


Bazen diyorum. Lan neden benim sevgilim yok?! Olsaydı iş çıkışı gitseydik, sakin bir yere. Ben ona ofis dedikodusu yapsaydım, o bana. Sonra arkadaşlarımız gelirdi, bira içmeye giderdik. Paramız yoksa da büfeden içecek bir şeyler alıp giderdik parka bahçeye... Hey yavrum hey. Ne güzel olurdu lan. 


Ama yok işte olmuyor. Artık kalbim atmıyor. Tam atacak oluyor. Durduruyorum kendimi. Yapma diyorum! Bu da "üzebilir seni". Sanırım yüreğim yorgun ve kırgın. Güvenimi o kadar kaybettim ki, üzülmekten ve hayal kırıklığına uğramaktan bıktım ki psikolojik yardım almayı düşünüyorum. Bu negatif düşüncelerimi de etrafa yayıyorum demek ki, yalnızım hacı.

Sonra vazgeçiyorum. Ne güzel ofisten çıkıp, 45dk eve kadar yürüyorum. İstersem bir arkadaşımla buluşup, bir şeyler içip eve gidiyorum. Sevgilim olsa ona vakit ayırabilir miyim, sıkılır mıyım bilmiyorum :/ Çok kararsızım. Ama istiyorum da bir yandan. Böyle işte.

Geldi yaz ayları, gevşedi gönül yayları.

https://twitter.com/lazanyam

http://www.formspring.me/lazanya

20 Haziran 2012 Çarşamba

EN SAĞLAM KAZIKLAR, EN YAKINLARDAN GELİR


Tumblr_m50wncdaay1rr7hzwo1_500_large

Mayıs ve Haziran ayının cenabet olduğunu söylemek istiyorum. Ama söyleyemem üç aylardayız. Valla ağzım yüzüm yamulur.

Bu iki ay içinde, işe girmem dışında tek bir olumlu gelişme olmadı. Aksine berbat, ürkünç, sinir bozan ne varsa gelip beni buldu. Rejim hikayemden bahsetmiyorum bile, bayram tatilinde dana gibi gezinirim ortalarda. Neyse anlatmaya başlasam iyi olacak.

Çok yakın bir kız arkadaşım şuan alışkın olmadığım ve kendimce onay vermediğim bir ilişki yaşıyor. İkisiyle de şahsi problemim yok. Kendi hayatları, özgür kararları. Fakat ben yine lanet olası anaç yapımla yaklaşıp, "ailen bu ilişkiye onay vermezse ileride üzülebilirsin" diyerek konuya girdim. Tabi şuan gözü aşktan kapanmış olan arkadaşım benden soğudu. 1-2 hafta görüşmedik. Yoğunluğumuzu öne sürdük ikimizde... Sonra bana cumartesi gecesi bir mesaj geldi. "Ben sizde kalacağım diye izin aldım evden ama o'nda kalacağım. Annem ararsa beni idare eder misin, haberleşelim." tarzında bir şeydi. Sessiz kalmayı tercih ettim çünkü benimle görüşmek yerine, sevgilisinde kalmayı tercih etmişti. Hemde ailesine benimle olacağını söyleyerek.

Aradan bir hafta geçti ve gece dışarı çıkacağımızı öğrenip, bende geleceğim dedi. Güzel hızlı bir adımdı, soğukluk gidebilirdi. Ama öyle olmadı.

Yanımıza geldi, elinde poşet. Poşetin içinde topuklu ayakkabıları. Eve söylemeden yapılan planlarda genelde böyle olur. Tamamdı her şey. Daha sonra köpeğe yemek vermeye gittik. Orada da samimi bir konuşma ortamı olmadı. Bizimle bir şey paylaşmadı. Neler yapıyorsun dediğimizde sadece "iş,güç" dedi. Konuşma sırasında telefonuna uzun bir mesaj geldi, yüzü düştü. Gördüm ama üstelemek istemedim. Tahmin ettim sevgilisinden geldiğini. Zaman konuşmadan geçti, artık gideceğimiz yere doğru hareket edecektik ki, Kara'ya "geçerken beni de eve bırakır mısın?" dedi. Şaşırdık "naassı yanii" dedik. "Ben öyle sizi görmeye geldim, görüşemiyorduk." dedi. Tutamadım kendimi, "köpeğe yemek vermeye topuklu ayakkabılarını bu yüzden mi getirdin dedim?" Neler dedi o an hatırlıyorum. Kırılmış ve kızmıştım. Hala sevgilisinden gelen mesajla alakalı olduğunu itiraf etmiyordu. Dayanamadım onu da söyledim. "Az önce gelen mesaj sevgilindendi değil mi? İzin vermiyor, sende eve dönüyorsun." dedim. Ses tonu değişti ama yine de evet diyemedi. Israrla bizi görmeye geldiğini tekrarladı. O dakikadan sonra konuşmadım. Biz onunla kaç yıldır arkadaşız, kirlimizi, pisliğimizi, kusmuğumuzu, kalbimizi, derdimizi her şeyimizi anlatırız. Onay vermesek bile destek oluruz. Fakat o bu adamı korumak adına, bunu bile itiraf edemedi. Hayır dedi inatla. "Ben sizinle vakit geçirmek istiyordum fakat tartıştık - ya da izin vermedi. Ben onu seviyorum, beni anlayın gelemem." diyebilirdi. Demedi.

1,5 aydır falan konuşmuyoruz. Bana mesaj attı bir kere "börek var çay var, gel ye" diye. Bu bile kırıcıydı bence. Ama bir adımdı. "Görüşüp konuşacaksak, dışarıda yapalım bunu." dedim. "Bunu bir özür mesajı olarak algılama, ben hatalı değilim. Sen saygısız birisin. Başkalarının hayatına saygı duymuyorsun ama saygı bekliyorsun. Hep sen kırılıp, üzülüyorsun sanki." dedi. Oysa, açıklamasını yalana başvurmadan yapsaydı zaten beklediği saygıyı görecekti. Orada bizi salak yerine koyup, elimde topuklu ayakkabı poşetiyle köpek doyurmaya geldim demeseydi iyi olacaktı.

O koç burcu ben ise aslan. İkimizde "dediğim dedik, çaldığım düdük". Aradan zaman geçtikçe daha da kopuyor ve öfkeleniyorum. Daha önce de beni erkek arkadaş uğruna, gecenin yarısı sokakta bırakıp gitmişti. Üzülüp, korkup ağladığım olmuştu ama şimdi görüyorum ki, yılın malı ödülünün 2012 sahibesi ben olacağım. Keşke böyle olmasaydı ya da ben bu kadar arkadaşlarıma değer verip bağlanmasaydım. Diğer sikko arkadaşlar gibi tekme atıp, günümü gün etseydim. Ama ben asla öyle olamayacağım.

Sonrasında, ailevi bir problem ortaya çıktı. Ablam kötü haberi bir cuma sabahı paylaştı benimle. Evden çıkıp, işe geldiğim yol boyunca telefonda konuştuk. Ofise nasıl girdim, o günü ne gibi hatalarla kapattım sayamıyorum bile. Bu problemi anlatamasam da, benim için büyük önem taşıdığını ve psikolojimi sarstığını söyleyebilirim. Uykusuz geceler geçirdim, alkol alma isteğim arttı, insanlara olan tahammülümü yitirdim.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Kara ile de bütün iplerimi kopardım. Satıcılığına, beni zor durumda bırakmasına artık katlanamadım. Yapılan bir şaka bile batmaya başladı. Gece dışarı çıkmıyorum diye tripler atıldı. Çalıştığım bir türlü kabul görmedi. Alkol alıp, sabahın köründe eve gelmem beklendi ve cebimde para olmadığı hesaba katılmadı. Allah biliyor beni asla bu konularda eksik etmedi ama gururlu bir aslan kızı olarak artık incinmeye başladım. Kendi paramla plana dahil olmak istedim, bunu da anlatamadım. Ablamlara canım sıkkın, eğlenemiyorum dedim yine olmadı ve ipler koptu. Hakkım vardı, helal ettim. Sende helal et dedim, etmedi. Sessiz kalmayı seçti. Dün arkadaş grubu olarak bir araya geldik fakat hala ben suçluymuşum gibi surat çevirdi. Gitmem hataydı zaten. Her yerden silmişim, ağlamışım, üzülmüşüm daha ne diye aynı ortama giriyorum ki? Gerek yoktu. Ve devamına da gerek yok. Benim canım yanarken, yanımda olmayanlara teşekkür ediyorum. Herkes gezsin tozsun yesin içsin ve de sıçsın. Çünkü bende sizin zor zamanınızda, size öyle yapmıştım! değil mi?

Allah hak etmeyen kimseye bunları yaşatmasın. Hayatımdaki negatiflikler bir an önce gitsin ve her şey yoluna girsin. En boktan anımda, yanımda olmasını istediğim kişiler sırtını döndü. Biri ortam merakına, biri aşk peşine. Allah hepinizin yolunuzu açık etsin. Benimkini de açsın :)

https://twitter.com/lazanyam
http://www.formspring.me/lazanya

13 Haziran 2012 Çarşamba

Küsmek nedir bilir misin?

KÜSMEK nedir bilir misin?..
Küsmek DÜRÜST'LÜKTÜR.
Çocukçadır ve ondan dolayı SAF'TIR..
YALANSIZ' DIR.
Küsmek; SENİ SEVİYORUM' dur...
Vazgeçememektir.
Beni anlatır KÜSMEK.
KIZDIM ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
KÜSMEK; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
KÜSMEK, sevdiğini SÖYLE demektir... Hadi ANLA demektir...
KÜSMEK; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır...

Nazım Hikmet

Okuyunca öyle çok sevdim ki, öyle samimi buldum ki sizlerle paylaşmadan duramadım.

4 Haziran 2012 Pazartesi

Arkadan ittiriyorlar!

Taktikler, yenilgiler, savaşın ardından geleceğini beklediğin barışın gelmemesi... Bunlar işte benim problemim.

Size anlatacağım bir aşk hikayem yok. Uzun zamandır da yazamıyorum bu konu hakkında. Şikayetçiyim aslında. Eski yazılarıma dönüp baktığımda, acılar ve isyanlarla karşılaşıyorum. Buraya haykıramamaktan şikayetçiyim. Bir güzel haber veremedim.

Amma şikayet ettim be yazıya başlar başlamaz!

Benim sorunum aslında şu, hayatımda güzel giden bir şeyi, yazamıyorum. Anlatamıyorum mutluluğumu. Melankoli ve isyan tarafım çok ağır basıyor. Bu da çoğu zaman hayal kırıklığı yaşıyor oluşumdandır. Mutluluğu tam anlamıyla hissedemiyorum, hissettim diyelim tarifini bilmiyorum. Ama iş, acı çekmeye, yıkılmaya, üzülmeye gelince kelimeleri şaraba bandırıp, fırına veririm. Öyle bir sunum yaparım ki...


En son yıkıldığım çok saçma bir olayı anlatacağım sizlere, 

Geçtiğimiz aylarda, arkadaşımla gece dışarı çıktık. Dans etmekten sıkılmış, dans edenleri izlemeye başlamıştım. Kafam hafiften güzel, elimde biram. Mekan bir anda, tıklım tıklım oldu. Basamak buldum ve hemen üzerine çıktım. Tam önümde uzun boylu esmer bir çocuk durdu. Sırtı bana dönük, yüzünün neye benzediğinden habersizim. Yanında 3-4 arkadaşı var. Bu da, abi gibi başlarında durmuş. Sanki şehir dışından kuzenleri gelmişte, bakın sizi Ankara gece hayatına çıkarayım demiş gibi... Elinde votka bardağı, bana çarpa çarpa sallanıyor. Alkolün bana verdiği yetki ile hafiften ittirdim çocuğu. O kalabalıkta hissetmedi bile. Kafamın bana verdiği cesaret ile daha sağlam ittirdim bu sefer. Kafasını çevirdiği anda bende kocaman bir gülümseme oldu ve 'hiii pardon :D arkadan ittiriyorlar" dedim. * Bu cümleyi en son ilkokulda, andımızı okuduktan sonra sınıflara doğru koşarken, başka sınıftan tanımadığım bir çocuğa söylemiştim. * Gülümsedi, 'Ben rahatsız ettim sanırım kusura bakma. Fakat burası çok kalabalık bir türlü nereye geçeceğimi bilemedim' dedi. Allah'ım o nasıl bir gülüştü öyle. Ben koptum tabi o sırada. Hayallere falan daldım. Tanışmışız, buluşmuşuz şuz şuz şuz da şuz. 

Ani bir hareketle, basamakta yanıma çıktı. 'Böyle rahatsız olmazsın değil mi?' dedi. Gülümsedim. Kısa bir suskunluk oldu, neden dans etmiyorsun dedi, ettim ama yoruldum artık dedim. Bende yoruldum ama bizimkiler hala sıkılmadı dedi. Kardeşlerini mi çıkarttın dedim salak gibi. İçinden öyle geçiriyorsun, çocuğa neden soruyorsun akılsız kız! Yok onlar arkadaşlarım dedi. Ben yine o ' :D ' salak sırıtmamı yaptım. Adımı sordu, okulumu, nereli olduğumu. Tabi müzik var, kafa kafaya vermişiz. Gayet güzel :) Neyse adı, Murat. Okulunu ve bölümünü sordum bende. Ne iş yaptığını da öğrendim. Sohbet tıkanınca, arada bakıp gülümsedi. Sen neden dans etmiyorsun diye, muhabbeti sürdürme çabasıyla bir soru sordum. 'Ben pek dans etmem' dedi. Sigara uzattı, içki ısmarladı. Sustuk, sallandık. Sonra da çok memnun oldum Lazanya, gidiyoruz biz dedi. El sıkışıp, öpüştük ve gitti. 

Ertesi gün Murat'ı Facebook'tan ve Foursquare'den aradım fakat bulamadım. Okulu arama kriterlerine ekledim ve yine yok. Aslında o da beni bulmak istese, arayıp bulabilirdi. Ama yapmadı. Bende ilk defa yaptığım bu muhabbeti abartmadan - abartamadan konuyu kendimce kapatmıştım. Taa ki, bu cumartesiye kadar. Yine aynı yerdeyim. Yanımda bir bay arkadaşım var. Biramı yudumlarken, tanıdık bir sima gördüm ama genelde aynı yerde tanıdık bir çok arkadaşımı gördüğüm için çabalamadım kim olduğunu çıkartmaya... Yakınlaştı, yakınlaştı. Ve MURAT. Gülümsemesi yine aynı. Tanıdım! Merhaba dedi. Elimi sıktı, öptü. Yanında yine kuzene benzer tipte bir kız. Kız beni süzdü ve sahne önüne gittiler. Sonra arka tarafa geçtiler. Gözden kayboldular. Kız elini tutarak onu sahneye çıkarttı. -nası yani sevgilisi mi bu onun!?- oldum. Sonra bütün gece kızla dans etti ve hiç durmadı. Yanımdan 1-2 kere geçti, gülümsemedi. Kızın yanına gittikçe dönüp bana baktı. Benim tadımı kaçırdı ve dans etti.

Gecenin sonlarına doğru kız ortadan kayboldu. Bu da elinde telefon bir şeyler yaptı. Ben gittim o kaldı.

Bu da böyle bir anımdır... Kaderdir. Millet gece tanıştığı adamla sevgili olur, adam sever aşık olur, bizimki ise sevgilisinin yanında selam verir, sevgilisi yokken gülümser falan... Budur benim hikayem.